İSTANBUL - Cumhuriyet Gazetesi bugün çok anlamlı bir karikatür yayımlamış… Damda iki kedi duruyor. Birisi “Her mart dama çıkar mısın” diye soruyor. Diğeri cevabı yapıştırıyor: “Sponsor bulursam evet!”. İmza: Kamil Masaracı. (İşbu Kamil Masaracı karikatürüne yazının sonunda dönülecektir.)
Şimdi yazının başı: “Yok artık o kadar da olmaz” dediğimiz, olmasına ihtimal vermediğimiz her şeyin tek tek başımıza geldiği güzel ve yalnız ülkemde son olarak bu da gerçekleşti: Sponsorlu protesto eylemi… Bir iç çamaşırı markası, Femen kızlarını Sultanahmet’in göbeğinde soyarak Türkiye’de kadına şiddeti -aklınca- protesto etti. Belli ki birilerinin ucuz fikrinin kurbanı edilen bu iç çamaşırcı bundan bir fayda etti mi bilemem. Ancak fazla da renklendirilmeye ihtiyacı olmayan verimli medya gündemimize bir renk daha eklendiği kesin… Cem Yılmaz’ın züğürdün çenesini düşüren evliliği, Pamela Anderson, Adriana Lima, Alessandro Ambrosia… Allah eksikliğini göstermesin. Hani laf olsun diye “Duyan geldi, bi’ Femen kızları eksik kaldı” desek boynumuz bükük kalmayacak. O derece yani…
Cüneyt Özdemir’e konuk olan kızlardan birisine -valla isimlerini öğrenmeye de kafa patlatamam, yoksa elbette bi’ gugıl mesafesi- Cüneyt Özdemir’in “Ya sen ne saçmalıyorsun be kızım?” bakışları olayı anlatmaya yeter.
Memleketimizin temel kuralı olan bi’ taraflarımızı açıp haber olma züttürüsü, kendini marka yapma zorlaması içindeki bazıları için de geçerli olacak. Femen kızları gelip olay çıkaracak, sonra bazıları “Ay canım ne var bunda gayet doğal bir protesto” diyecek. Sonra da ilave edecek “Ay gerici bunlar hayatım, şeriatı getirecekler yakında, vallahi geleceğimiz çok karanlık, baksana alt tarafı protesto yahu” diyerek ah yanıp vah tütecekler.
İşin acı-tatlı kısmını, matrağını, eğlencesini, saçmalığını, manasızlığını, boşluğunu bir kenara bırakıyorum… Zaten medyada da adamakıllı yer bulamadı bu magazin zenginliği içinde.
Benim takıldığım en ağır nokta; bir marka nasıl olup da bu kadar yanlış bir şey yapabiliyor? Markayı zerre kadar tanımam, sahibini bilmem, bu aklı kim vermiş onu da bilemem. Bu konuyu araştırmaya değer bile bulmam. Yoksa 3-5 kişiye sorar öğrenirsiniz kafaya koyarsanız… Ancak bir iç çamaşırı markasının bu kadar öngörüsüz ve basiretsiz davranmasını Türk PR sektörü adına bir zavallılık olarak görürüm.
Elbette kadına şiddeti protesto etmek anlaşılır bir yaklaşım. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama ne yapmaya çalıştığı belli olmayan, bi’ dediği bi’ dediğini tutmayan, kadın bedenini sergileyerek protesto eylemi yaptığını zanneden zavallıları marka elçisi yapmak için insanın aklını kiraya vermiş olması falan gerekiyor. Başka bir açıklama da bulamıyorum.
Ancak, dünya iletişim literatürüne yepyeni bir kavram soktuğumuz kesin: Sponsorlu Protesto… Para karşılığında çağır gelsin, istediğin konuda protesto eylemi yaptır. Hatta işi daha da büyüt, protesto paketleri hazırla, konu başlıklarını belirle, konuya göre uçağa atlayıp gelinsin, duruma göre meme - döt - karın ve Allah ne verdiyse açılsın, protestolar yapılsın…
Dilerim bu konu kısa zamanda kapanır, devamı gelmez de biz de bu rezillikle kalırız. Tez zamanda unutulur gider. Ancak bir aklı evvel çıkıp da bunun devamını getirirse vay halimize!
Burada benim sözümün çooook büyük bir kısmı da ülkemizdeki PR’cılara… Markasına değer katamayan PR’cılar artık haber çıkarabilmek için ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Şekilde görüldüğü gibi…
Türkiye’de demokrasi, laiklik, eğitim vs. gibi pek çok kavramın yeniden ele alınmasını savunuyoruz. Pek güzel. Ancak PR kavramının da yeni baştan ele alınmasının zamanı geldi hatta geçiyor bile. Cem İlhan bunu çok güzel anlatıyor.
Yoksa, “Yahu bu medya biz PR’cılara hiç değer vermiyor bee” diye ağlanmak kolay. Amma velakin adama sorarlar: Sen PR’cı olarak bugüne kadar medya nezdinde kendine ve sektörüne itibar sağlayacak ne yaptın?
Olayı Kamil Masaracı’nın karikatürü öyle güzel anlatmış ki… Bu yazıya bile gerek yok, bütün PR’cılar açıp karikatüre baksın. Yeter de artar!
Kapiş…
Via: geredehaber.com
Short link: Copy - http://whoel.se/~tcz1U$jY