Eyüp Tatlıpınar
etatlipinar@gmail.com
Geçen aylarda gazetelerin internet sayfalarında Koreli sanatçı Miru Kim'in İstanbul'a geldiği haberini görünce biraz şaşırmıştım. Dünyanın farklı şehirlerinde terkedilmiş yıkık dökük mekanlarda çıplak fotoğraflar çektiren sanatçı İstanbul'da da Zeyrek, Sulukule, Tarlabaşı gibi semtlerde çıplak fotoğraflarını çektirmişti. Kim'in fotoğraf galerisi eşliğindeki haber hemen her gazete sitesinde kullanıldı. İşin şaşırtıcı yanına gelince; habere konu edilen olay aslında o tarihten bir buçuk yıl önce gerçekleşmişti. O zaman da pek çok gazetede sanatçıya yer verilmişti. Haberde olayın zamanıyla ilgili bir bilgi bulunmadığı için, 'herhalde tekrar geldi' biçiminde düşündüm ama öyle değildi... Çıplaklık dışında başka hangi alana ait fazlasıyla bayat bir haber bu kadar tereddütsüz ve yaygın biçimde kullanılabilir? Bir cevap bulmak için epey düşünmeniz gerekebilir.
Manzara böyleyken, 2008'de Ukrayna'da bir avuç öğrencinin girişimiyle ortaya çıkan örgütün tüm eylemlerini yakından takip etmemizde anlaşılmayacak fazla bir şey yok. Zira eylemlerini yarı çıplak biçimde gerçekleştiren FEMEN'den bahsediyoruz. Her etkinliğin fotoğrafları medyamızda ne kadar çok yer almışsa; kim oldukları, bu eylemleri neden yaptıkları, ne istedikleri hakkındaki bilgiler de o kadar az yer almış.
SEKİZ KİŞİLİK ÇIPLAK EYLEMDEN POLİTİK GÜCE
Yarı çıplak sekiz kadın öğrenci ve kadın satıcısını temsilen sekiz erkek baletin 2008 Haziran'ında, 'Ukrayna genelev değildir!' sloganı eşliğinde yaptıkları ilk protesto gösterisi ülke çapında dikkat çekmişti. Ünlerinin uluslararası düzeye sıçraması gecikmeyecekti.
Yüksekokul öğrencisi kadınlar tarafından ufak bir grup olarak kurulan FEMEN bağımsız bir organizasyon. Üyelerinin buluşup tartıştığı, eylemlerini planladığı, pankartlarını, broşürlerini hazırladığı 'büroları' şimdilik kafeler. Beş kişilik bir yürütme kurulu var. Finansal kaynakları; üyelik bağışları ve Avrupa çapında faaliyet sürdüren bazı örgütlerden aldıkları destekler. Örgütlenme için mail gruplarını ve internetteki sosyal ağları kullanan grubun bu kadar büyüyeceğini ilk zamanlarda kendileri bile düşünmemiş. İşin başında 'dişiliklerini kullandıkları için' kendilerine tepki gösteren pek çok kadın bir süre sonra grubun destekçisine dönüşmüş. Geçen yıl açıkladıkları bir veriye göre FEMEN'in 300 aktivisti ve 25 bin destekçisi bulunuyor. Halihazırda hükümeti tehdit edebilecek bir siyasi güce ulaşmış durumdalar. Grubun kurucusu, 27 yaşındaki Anne Hutsol hedeflerinin politik bir partiye dönüşmek olduğunu, bunun için çalıştıklarını ve önümüzdeki ilk seçimlere katılıp parlamentoya girmek istediklerini söylüyor. Politikalarının merkezinde özellikle kadınların karşılaştığı sorunların ve demokratik hakların yer alacağını vurguluyor.
Hutsol geçen yıl Deniz Ülkütekin'e verdiği bir röportajında FEMEN'i nasıl kurdukları sorusunu şöyle cevaplamış; 'İki yıl önce benim tarafımdan başlatılan bir hareket. Fuhuş ve seks turizmine karşı bir hareket olarak başladık ama sonradan anladık ki Ukraynalı kadınlara kendilerini geliştirmeleri gerektiğini göstermemiz gerekiyor. Bu yüzden artık ekonomiden kültüre kadar pek çok konuda eylem yaparak kadınların ülkedeki hayatın her alanında söz sahibi olabileceklerini gösteriyoruz.' Grubun diğer bir kurucusu ve sözcüsü İnna Şevçenko Ukrayna'da protesto kültürünün gelişmediğini, özellikle kadınların seslerini nasıl duyuracaklarını bilmediğini söylüyor.
Konunun bu kısmıyla ilgili hikayeleri az değil. Geçen yıl, parasını yatırmalarına rağmen yedi yıldır bitmeyen inşaat nedeniyle evlerine taşınamayan iki kadının kendilerinden yardım istediğini söylüyor Şevçenko. Kadınların mağduriyetini duyurmaya, müteahhit dolandırıcılığını protesto etmeye karar vermişler. Tahmin edebileceğiniz gibi çıplak bir eylemle... Hükümet binası ve inşaat önünde yapılan eylemin ardından bakanlık firmadan inşaatı altı ay içinde bitirmesini istemiş.
Yukarıda bahsi geçmişti... FEMEN'in kuruluş nedeni, ilk eylemleri, en fazla kullandığı 'Ukrayna genelev değildir!' sloganı Ukrayna'daki kadınların algılanış biçimiyle ve buraya yönelik uluslararası seks turizmiyle ilgili. Ukraynalı kadınların yurtdışında doğrudan fahişe olarak görüldüğünü söyleyen Hutsol, 'Erkekler kısa şortlar ve yüksek topuklar giymemizin bizi kullanabilecekleri anlamına geldiğini düşünüyor ama böyle bir şey yok. Seksi tarzımız bizim kültürümüz. Seksi ve güzel olmamız doğanın bize mirası. Böyle görünmek hakkımız. Ancak bu erkeklerin bizi seks objesi olarak kullanabileceği anlamına gelmiyor.' diyor.
TÜRKLER, UKRAYNA'NIN İMAJI VE EKONOMİ...
FEMEN bu konuya dikkat çektiği ilk eylemlerinden birini, istatistiklere göre Ukrayna'ya fuhuş için gelenlerin büyük oranını Türkler oluşturduğu için Kyiv'deki Türkiye Büyükelçiliği önünde yapmıştı. Başarı hanesine yazdıkları diğer bir eylemlerinde, Yeni Zelanda'daki bir radyo programını kazanıp, evlenme amaçlı Ukrayna gezisiyle ödüllendirilen birini havalimanında karşılamak vardı. Havalimanında çıplak gelin kılığında bekleyen aktivistler 'Şanslı Yeni Zelandalıyı mutlu son beklemiyor!' yazılı pankart açmış, Yeni Zelandalı da oradan geri dönmüştü. Grubun yaptığı bir ankete göre Kyiv'de yaşları 17 - 22 arasında değişen kadınların üçte ikisi turistler tarafından sokakta fahişe muamelesi görüyor ve onları fahişe olmadıklarına inandırmakta zorlanıyorlar. Hutsol, bazen sokakta saldırmaya varan hareketleri anlatırken, kadınlara sürekli bağıran birçok genç Türk erkeğine dikkat çekmeyi ihmal etmiyor.
Görülebileceği gibi grubun eylemlerini bu konu etrafında yoğunlaştırması basit bir tercih değil. Ukrayna'nın toplumsal yaşamında, ekonomisinde büyük karşılığı var bu alanın. Hutsol hükümeti 'seks turizmi iğrençliğini durdurmak için kılını bile kıpırdatmamakla' suçluyor. Bu alanı çok büyük paralar kazanabilecekleri bir sektör olarak gördüklerini, dolayısıyla polisle işbirliği yaparak sektörün büyümesi için ellerinden geleni arkalarına koymadıklarını anlatıyor.
En azından bizim medyadan bakınca bu yılki Davos'a FEMEN'cilerin damgasını vurduğunu söylemek mümkün. Geçen hafta yaptıkları, yoksulluk ve sömürü vurgusu taşıyan eylemin görüntüleri internet sitelerinde hala güncel. İlginçtir ki geçen yılın Davos'una da Ukrayna damgasını vurmuştu; Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yankiç'in haberlere konu edilen, 'Ukrayna'da bahar aylarında kentlerimizde kadınlar soyunmaya başlayacak. Bu güzelliği görmek, mükemmel bir şey' biçimindeki sözlerini pekala Hutson'un yukarıdaki suçlamasına bağlayabiliriz.
Fazla güncel olmasa da, şu istatistikler de söz konusu suçlama hakkında yeterince fikir veriyor; 2007'de ülkeye gelen turist sayısı 2006'ya göre yüzde 22 artmış ve 23 milyon ulaşmış. Bu rakam 2009'da 25 milyona yükselmiş. Ülkedeki seks sektörünün karı bu zaman boyunca iki katına çıkıp bir buçuk milyar dolara ulaşmış. Ülkeye giren bu paranın 2008'deki ekonomik krizin atlatılmasında önemli rol oynadığı söyleniyor.
NEDEN ÇIPLAKLIK?
Durumun vahametini görünce FEMEN'e destek vermemek mümkün değil. Fakat burada çoğu kişinin aklına gelen bir soru var; 'Neden çıplaklık?' Ukrayna'ya yönelik seks turizmine en fazla ilgiyi gösteren, FEMEN eylemlerinin fotoğraf galerilerinin en fazla tıklandığı ülkemizde bu sorunun 'hayati önem' taşımasındaki garip vaziyeti bir yana bırakırsak, üzerinde durulması gereken bir soru. Hutsol bu soruya cevaben eylemlerindeki çıplaklığı, medyada görünür hale gelmenin ellerindeki tek yolu olarak gördüğünü söylüyor; 'Biz kadınız ve dünya bizi olduğumuz gibi algılamalı; seksi, güzel, akıllı ve güçlü.'
Gazeteci Enis Tayman konuyla ilgili haberinde bazı kişilere bir eylem biçimi olarak çıplaklık hakkındaki düşüncelerini sormuş. KADER Başkanı Avukat Hülya Gülbahar'ın cevabı açıklayıcı görünüyor; 'Latin Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde kadınlar göğüslerini açarak eylem yapıyorlar. Bu, kadının bedeninin kendi tasarrufunda olduğunun bir göstergesidir. FEMEN'in çıplak protestolarına da bu şekilde bakmak gerekir.'
Bu haberi yapıyorsanız eylemler başarılı demektir
Nü eserleriyle tanınan fotoğrafçı Niko Guido, aynı zamanda sanatını protesto için kullanan bir isim. Bugüne kadar küresel ısınma, kuraklık, ekonomik kriz, güzel sanatlar fakültesinde nü model bulunmayışı, Kemer'deki Aşk heykelinin kaldırılması gibi konuları protesto etmek için işini kullanmış. Planları arasında hava kirliliğine, orman katliamlarına, nükleer santrallere, su kirliliğine karşı protesto fotoğrafları çekmek var. 'Fakat önümüzdeki bir yıl boyunca zamanımın tümünü 'Leave Us Alone' adlı savaş karşıtı bir projeye ayırdığımdan bu tarz çekimlere biraz ara verdim' diyor. Kendisine çıplaklık ve protesto ilişkisi hakkında sorduk...
- Protesto edeceğiniz konuları saptadığınız belli kriterleriniz var mı?
Belli kriterle var diyemeyiz. Protest fotoğraflarımda bu söylemler beni rahatsız eden konularla ilgili oluyor. Bu, çevre katliamı da olabilir, ekonomik kriz de. Veya şu anda gerçekleştirdiğim projedeki gibi savaş karşıtı bir söylem de olabilir.
- Çıplaklık sizin için neden önemlidir?
Benim için önemli olan çıplaklık değil, nü fotoğraftır. Maalesef, sanatın bu dalı ülkemizde sadece çıplaklık olarak algılanıyor. Ben insan vücudunu çok estetik buluyorum ve onu en saf, çıplak haliyle doğayla buluşturarak doğanın bir parçası olduğumuzu ve doğaya saygı duymamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Çıplaklığı bir araç olarak kullanmamın nedeni insanların ilgisini çekmek. Farklılık hep dikkat çeker. Afrika'da, insanların çıplak yaşadığı bir kabilede soyunarak yapılan bir protestonun pek anlamı olacağını zannetmiyorum. İşim fotoğraf olmasaydı başka bir dil kullanırdım.
- Çıplaklığın eylemler için etkili bir yöntem olduğunu düşünüyor musunuz?
Bugün siz bunu haber yapıyorsanız, FEMEN dünyanın ilgisini bazı konulara yönlendirebiliyorsa bu yöntem başarılı oluyor demektir.
- Çekimleriniz sırasında tepki aldığınız oluyor mu?
Çekim sırasında değil ama sonrasında olumlu tepkiler de olumsuz tepkiler de alıyorum. Bu da normal bir durum bence.
- Çekim mekanları konusunda seçici davranır mısınız?
Mekan seçimi yaparken öncelikle tenha bir yer olmasına dikkat ederim. İnsanları rahatsız etmek istemem. Bunun dışında fiziksel olarak, planladığım fotoğrafa uygun bir mekan seçerim.
- Kamuya açık, insanların görebileceği bir yerde çekim yapma fikri aklınızdan geçere mi?
Ben fotoğrafıma konsantre olmak isterim. Meraklı veya kızgın gözler tarafından izlenmek istemem doğrusu.
Türkiye'nin çıplak eylemcisi Hopdediks; 'Ala donu gösterdik ama gavuru da uyandırdık'
Konu çıplak eylemler olduğunda çoğumuzun aklına gelen sorudur; 'Türkiye'de yapılsa ne olur?' FEMEN'in kurucusu Hutsol geçen yıl Türkiye'de eylem yapmak istediklerini söylemişti ama sonrasında bir ses çıkmadı. Hayvan haklarına, yine çıplak pozlarla dikkat çekmeyi amaçlayan PETA organizasyonu geçen yıl Taksim'de kürk kullanımını protesto etmişti. Fakat leopar kostümleri içinde yaptıkları eylemde, diğer ülkelerdeki kadar çıplak sayılmazlardı.
Aslında bizim de kamuoyunda çıplaklığıyla seslerini duyurmayı başarmış, gündemi belirlemiş eylemcilerimiz var. Fakat ufak bir farkla; eylemi yapanlar erkekler. Altın şirketi Eurogold'un Bergama'da siyanürle altın aramasına karşı çıkan köylüler önemli bir direniş göstermiş, Asteriks lakaplı Oktay Konyar ile Hopdediks lakaplı Bayram Kuzu'nun öncülüğündeki eylemlerde çıplak erkekler dikkat çekmişti. Kuzu, çıplaklık, kamuoyu oluşturma ve ünlü olma durumuyla ilgili bir soruyu şöyle cevaplamış; 'Eee, daha ötesi yok, televizyonlar, gazeteler. Kameracılar bile tanıyor beni. Daha geçende dediydim ya, Alman tevesi bizi göstermiş. Yani ala donu gösterdik ama gavuru da uyandırdık.'
Via: aksam.com.tr
Short link: Copy - http://whoel.se/~cq7ci$W0