Geçen hafta FEMEN'in Davos'ta yaptığı eylemi Engin Ardıç'ın cinsiyetçi kaleminden okuduk.
Ardıç, FEMEN aktivistlerinin "soyunmalarının 'kapitalistlere gününü gösterme' dürtüsünden mi yoksa 'erkeklere orasını burasını gösterme' dürtüsünden mi kaynaklandığını" kendince sorguluyordu yazısında.
Türkiyeli kadınlara da "hanım hanım gazete basıp güvenlikçi tartaklamak" yerine "kıçlarını açmalarını" önerirken, "polis tarafından 'halkın göz zevkini bozdukları için tutuklanabilecekleri" uyarısını da yapıyordu.
İnternet ortamında ve en azından benim çevremde, çok fazla tartışılan bir yazı oldu. bianet'e de birkaç tepki yazısı geldi. Ancak belden aşağı vuran ve nefret diliyle yazılan bu yazıya gelen ve öfkeyle yazılmış tepkiler de Ardıç'ın kullandığı dili, hedefi farklı olsa da yeniden üretiyordu.
Bu konuyu yazmaya karar verdiğimde, önce yazının yayınlandığı Sabah gazetesinin okur temsilcisi Yavuz Baydar'ı aramaya karar verdim.
Bir ombudsman olarak bu yazı hakkında ne düşünüyordu? Köşesine alacak mıydı? Gazetelerde hergün okuduğumuz cinsiyetçi, ayrımcı, aşağılayıcı ifadeler, gazetede çalışanları ve/veya okurları bizi ettiği kadar rahatsız etmiyor muydu?
Öğrendim ki etmiyormuş. Baydar, "Sadece bir iki kadın kuruluşundan tepki geldi. Okurlardan bir tepki gelmedi" dedi.
Bu noktada kafamda yeni sorular oluştu. Gazetedeki içerikler, okuyucusunun duyarlılığıyla mı doğru orantılıydı? Öyleyse gazeteleri okuyan kadınlar bu dilden hiç mi rahatsız olmuyordu? Peki rahatsızığını dile getiren "bir iki kadın örgütü" ve burada örgütlü olan birden fazla kadın okuyucudan sayılmıyor muydu?
Baydar, "yazıda çok açık bir ironi" olduğunu söylüyor. "Tipik denilebilecek, Engin Ardıç'a özgü bir alaycılık var. Hafiften göz kırparak, sınırları zorlayıcı ama bana göre, nefret söylemine pek yakın olmayan bir söylem. Bazı kadınlar bunu düşmanlık olarak görmüyor olabilir."
Bence "alaycılık" doğru kelime değil ama Baydar'ın son dediği önemli. Acaba medyada cinsiyetçilik üzerine düşünürken, üzerinde durulması gereken nokta cinsiyetçi dile duyulan rahatsızlığın kadınların hepsi için geçerli olmaması mıydı?
Sabah okuyucularından bu yazıya yeterince tepki gelmemesi de bunu kanıtlıyor. Tepkilerin sıradan okurlardan değil, sadece "örgütlü" kadınlardan gelmesi, erkek egemen söylemleri toplum olarak ne kadar içselleştirdiğimizi ve normalleştirebildiğimizi gösteriyor.
Bir de KA.DER başkanı Çiğdem Aydın'la konuşmaya karar veriyorum. Aydın'ın cevabı gayet net:
"Biz o yazıyı okuduğumuzda büyük bir ayrımcılık ve nefret dili görüyoruz. Yazıda bir kadın tarifi ve bir akıl öğretme var. Bu kadınları küçümseyerek başlıyor ve 'öyle olmaz, böyle olur' diye akıl veriyor. Fındık meme, uzun bacak diye devam eden tarifin içinde ise pornografik bir yaklaşım var. Son derece rahatsız edici."
Yazıyı "Türkiye'nin ilk politik-pornografik köşe yazısı" olarak tanımlayan KA.DER'in cevabı da çok net:
"Ardıç'ı kınasak işe yarar mı? Hayır!
"Ardıç'ı ayrımcılıktan, kadın düşmanlığından mahkemeye versek ceza alır mı? Hayır!
"Ardıç'ı protesto için "Önce sen soyun" desek, onu çıplak görmek ister miyiz? Hayır!
"Ardıç'a 'Galiba bastırılmış duyguların var, sen en iyisi bir psikiyatra görün' desek gider mi? Hayır!
"Onun için diyoruz ki: Engin Ardıç senden çok sıkıldık! Mürekkebinden ayrımcılık fışkıran kalemini kır da git!"
Ardıç'ın cevabı
"Bacı" yazısından sonra "Soyunan Sosyalist"le kadınlara yönelik ayrımcılık arşivini genişleten Ardıç örneğinde olduğu gibi tepkiler "erkekleri" ve medyayı değiştirmeye yetmiyor.
Örneğin Ardıç tepkilere rağmen bir "cevap" yazmış. "İğreenç" başlığıyla kaleme aldığı yazıda tepki gösteren kadınlara "ahmak" derken, meslektaşı bir kadın gazeteciyi de aynı cinsiyetçi dili kullanarak aşağılamaya çalışıyor.
Bir önceki yazısında basit bir soru sorduğunu savunuyor yazar: "Bazı kadınların kapitalizmi soyunarak protesto etmeleri size ters, gülünç, saçma, en azından tuhaf gelmiyor mu? Yok eğer bu protesto biçimini onaylıyorsanız siz kendi eylemlerinizde niçin soyunmuyorsunuz?"
Öncelikle Ardıç'a kafasına takılan soruları kadınları aşağılayan yazılar aracılığıyla kamuoyuna sorma alışkanlığını kırarak, bu konuda yazılmış onlarca yazıdan birini okumasını öneriyorum. Çiğdem Aydın'ın da dediği gibi, "o yazı da basit bir soru falan yok. Yol gösterme, aşağılama, çemkirme, nefret dili ve ayrımcılık var".
İkinci olarak FEMEN'in sosyalist olmadığını hatırlatarak yazıdaki maddi bir hatayı düzeltme gereği duyuyorum. FEMEN kendini anti-kapitalist, liberal olarak tanımlayan bir oluşum.
Son olarak da, burada tartışılması gereken şeyin bir grubun bir eylemi neden ve ne biçimde ortaya koyduğu değil, Ardıç'ın bunları sorgularken kullandığı dil olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.
Ardıç, yazısını bitirirken "Ahmakları kendi kısır ve zavallı cehennemlerinde bırakıyorum" diyor.
Ama kadınlar, Ardıç'ı kendi 'cehennemine' terketmeyecek. Medyadaki cinsiyetçi, ayrımcı, nefret dolu her türlü içeriğe tepki göstermeye, bunları yazanları da ifşa etmeye devam edecek. (ÇT)
-----
* FEMEN'i ve neden soyunduklarını anlamak için mutlaka okunması gereken bir yazı: Haluk Kalafat'tan Çıplak Gerçeği Yüzümüze Vuran Cesur Kadınlar.
* KA.DER'in açıklaması için tıklayın.
* Ardıç'ın yazısının ardından KA.DER Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Merkezi, Sosyalist Kadın Meclisleri ve Üniversiteli Kadın Kolektifi yazının yayınlanmasının hemen ardından açıklamalar yaptı. Kolektif, "Ardıç'ın kadın düşmanlığını ona yumurtalarla geri yollayacaklarını kendilerine görev bildiklerini" söyledi.
Open all references in tabs: [1 - 3]
Via: bianet.org
Short link: Copy - http://whoel.se/~Iq7ci$WF